https://bionluk.com/liste/seslendirme adresinde, profesyonel bir çok seslendirme sanatçısıyla irtibata geçebilir, ihtiyacınız olan seslendirmeleri online olarak edinebilirsiniz
Toron Karacaoğlu (d.20 Ağustos1930-Mudanya) Türk yönetmen, tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, seslendirme sanatçısı.
Tiyatroya olan ilgisi nedeniyle 1947 yılında İstanbul'a gelen Karacaoğlu, sanat hayatına Beşiktaş ve BüyükdereHalkevi'nde başladı. Üç yıl süreyle İstanbul Belediye Konservatuvarında eğitim aldı.Şehir Tiyatrolarısınavını kazanınca, bu kurumun kadrolu oyuncusu oldu. 150 kadar oyunda rol aldı. 1980'de emekliliğinin ardındanBerlin'deAlman Kültür Senatosubünyesinde tiyatro eğitmenliği yaptı.
1985 yılında Türkiye'ye dönerek,Tiyatrokare,Tiyatro Kedigibi özel kuruluşlarda yönetmenlik ve oyunculuk yaptı. 1989 yılında yeniden Şehir Tiyatroları kadrosuna giren sanatçı, 1995'te yaş haddinden emekli oldu. Toron Karacaoğlu ayrıca sinema ve dizi filmlerde de rol almıştır. Sanatçı,MalkoçoğluveKara Muratserisi başta olmak üzere birçok filmindeCüneyt Arkın'ı seslendirmiştir.
Temiz sesi, doğallığı ve samimiyetiyle Hayri Akıncı; Dost TV ve Dost FM' de spiklerlik ve seslendirme çalışmalarına başarıyla devam ediyor. Video' da Hayri Akıncı' nın sesinden Mevlana' nın bir şiirini dinleyebilirsiniz.
Evde ses kaydı yapmak sanıldığı kadar zor ya da masraflı bir iş değil. Dikkat edilmesi gereken belli başlı konular var. Aşağıdaki linkte, bu konuda tecrübelerini paylaşan kişilerin önerilerini bulabilirsiniz.
FKM (Fırat Kültür Merkezi) İletişim Akademisi İstanbul' da bulunan, diksiyon, seslendirme, spikerlik gibi pek çok konuda eğitimler veren ayrıca mezunlarına staj imkanı tanıyan bir eğitim merkezi.
http://dirpy.com/ adlı site, beğendiğiniz youtube videolarıdna sadece sesleri alıp mp3 formatında kaydetmenizi sağlıyor. Ayrıca Dosya ismi, kayıt tarihi, tür vb. gibi mp3 taglerini de yazmanıza olanak sağlıyor.
Yetkin Dikinciler (d. 15 Ağustos 1969), Türk sinema, tiyatro ve dizi oyuncusudur.
İstanbul'da doğdu. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nü bitirdi.
Babam ve Oğlum filmindeki rolüyle tanındı. Biket İlhan'ın yönettiği Mavi Gözlü Dev adlı filmde Nazım Hikmet Ran'ı canlandırdı.
Biyografi / Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/C%C3%BCneyt_t%C3%BCrel
İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü mezunu olan Cüneyt Türel, tiyatroya Yeşil Sahne ve Gençlik Tiyatrosu'nda başladı. Aynı dönemde İstanbul Üniversitesi Türk Talebe Birliği Gençlik Tiyatrosu`na katıldı. Burada hem konservatuvar düzeyinde bir iç eğitim alıyor hem de pratik olarak seyirci karşısına çıkıyordu.
İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden mezun olduktan sonra, 1962 yılında Gülriz Sururi - Engin Cezzar Tiyatrosu'nda profesyonel oldu. Daha sonra Lale Oraloğlu Tiyatrosu'nda çalıştı. 1965 yılında Cimri oyunu ile 30 yıl boyunca çalışacağı Şehir Tiyatroları'na geçti. 1995 yılında İstanbul Şehir Tiyatroları'ndan ayrıldı ve Tiyatro İstanbul bünyesinde bir sezon "Sanat" adlı oyunu oynadı.
1975 yılında Ajda Pekkan'ın "Palavra palavra" şarkısında yaptığı düetle, herkesin hafızasında sesiyle kalıcı iz bıraktı.
1995 yılında Işıl Kasapoğlu ve Tilbe Saran ile birlikte Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosu'nu kurdu.
2007 yılında kapanana kadar bu tiyatronun her oyununda oynadı. 2004 yılında Kent Oyuncuları'na misafir oyuncu olarak katıldı ve üç oyunda rol aldı. 2007 yılında tekrar Tiyatro İstanbul'da Çıkmaz Sokak Çocukları adlı oyunda misafir oyuncu olarak oynadı. 2008 yılında Tiyatro Dot'a Karatavuk adlı oyunla misafir oldu. 2007 yılından başlayarak rol aldığı Robert Wilson'un yönetimindeki "Rumi" (In the Blink of the Eye) oyunu Atina'da, Varşova'da ve Ravenna Festivalinde sergilendi.
2009 yazında İstanbul Tiyatro Festivali'nin özel projesi kapsamında ünlü Fransız oyuncu Jeanne Moreau ile birlikte Rumeli Hisarı'nda sahnelenen ve Amos Gitai'nin yönettiği, "Işığın Oğulları ile Karanlığın Oğullarının Savaşı" adlı oyunda rol aldı.
Oyuncu, 1979 yılından bu yana çeşitli sinema, televizyon ve seslendirme çalışmalarını da sürdürmektedir.
Talk showun ustalarından Okan Bayülgen’in sunduğu, dinamik, eğlencesi bol, sürprizi bol şov programı “Disko Kralı”nın Özgür Çakıt’ın program içinde hazırlayıp canlı olarak sunduğu “Özgür Show” adlı küçük talk showunda seslendirmeye yer verildi. Sungun Babacan, Cahit Şaher, Yekta Kopan, Sezai Aydın, Cüneyt Türel, Ertuğrul Postoğlu ve Şenay Gürler’in seslerini anımsayabilecek misiniz?
http://www.seslekitap.com/ adresinde pek çok sesli hikaye ve roman bulabilirsiniz. Mehmet Atay, Deniz Gökçe Kayhan ve Günnur Öztürk' ün seslendirdiği kitapları site üzerinden kredi kartınızla satın alabiliyorsunuz.
Ve dediler ki bir gün, binlerce yıl aldı senin yolculuğun Bir suyun sesi vardı bir de rüzgarın, tarihe tarih denmeden önce “Ol” dendiğinde çamur kıpırdandı Balçığa gün vurdu, ışığa çıkmak istedi Canlı suyu emdi kuru toprağa kök saldı, güneşi emdi göğe dal saldı Balçıkta kalanlar vardı, ışığı görmek istedi, göz verildi Işıktan kaçmak istedi, akıl verildi Aklıyla övündüğü gündü tarihin başladığı gün Aklını yönetenler o gün bir destan yazdılar “Türeyiş destanı” dediler adına, yazıları, kitapları yoktu Çocuk belleklerine yazdılar destanı, ama isimleri vardı Diline geleni taşa kazımayı öğrendiğinde tarih, ismini de yazdı
Dağ eğildi de üzengi oldu asıldık, çeliği pek tutacak suyumuz vardı Toynaklarında kıvılcımlı nalları atlarımızın Sağrılarında çok bilişli ak kızlarımız Oğlanlarımızla bir oynaştı pusatlarımız Yanı başımızda Erkurumlu evdeşlerimiz Kısraklarımızda bir nakışlı eğerlerimiz Kopuzlarımızda iç çekişli mutyırlarımız Yol tuttuk, iz sürdük, yurtlandık Destanın başında Oğuz Kağan’dı adımız Gün doğumunu sırtlanıp yürüyüverdik, Attila koyduk destanımızın adını
Bumin ve İstemi atalarından birlik öğüdü görmüş Bilge ve Kültigin Dirlikmiş birliğin ödülü Ben tanrıdan olma Türk Bilge Hakan, Sözlerimi iyice işitin Önce siz kardeşlerim, oğullarım, birleşik boyum Ve ilerde gün doğusuna, güneyde gün ortasına Geride gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar halkım Türk milleti için gece uyumadım gündüz oturmadım Kardeşim Kültiginle ölesiye yitesiye çalıştım, çabaladım Halkı ateş ve su gibi birbirine düşman etmedim Çıplak halkı giyimli kıldım, fakir halkı zengin kıldım Güçlü devleti olandan, güçlü hakanı olandan daha iyi kıldım Türk milletini düşmansız kıldım Ey Türk milleti işit; Üstteki mavi gök çökmedikçe, alttaki yağız yer delinmedikçe Senin devletini ve yasalarını kim bozabilir?!
Çökmedi mavi gök, delinmedi yağız yer Güneş yaktı toprağı, güneş yaktı suları İnsan göğe bakındı, insan yere bakındı Tanrı beni unuttu mu? Tanrı beni unuttu mu? Bir lokmaya bin ağız açıldı, bir yuduma ölüyorlardı “Göç, göç” diyen kuşlar uyuyorlarmış, gagaları kanatlarına gömülmüş tekin Gün beyleri oturdu, danıştılar Bir susuz kara aygırlarına, bir sütü kesik analarına Bir meyve vermez ağaçlarına, bir kıraç yere bakındılar Su isterdiler, tanrının suyundan bir yudum su Bakır bakışlıydı güneş, demir göz alıyordu Çocuğun kirpiğinde toz, kadının saçında beyaz Adamın sakalında güneş sarısı
Rüzgara tuttular yüzlerini Gözlerini göğe diktiler de öyle yürüdüler Taşları yalarken gökteydi bakışları Ala çadırlar azaldı, kor ocaklar azaldı Kara aygırlar düşüp kaldı, kuru bebeler toprak oldu Yağmuru bulduklarında uzun bir yoldan gelmişlerdi Uzun bir savaşa durdular Yağmurun sahibi vardı, paylaşmıyorlardı
Ben Satuk Buğra Han El aldım atam Bilge Kül Kadır Handan Uzun yoldan yağmura geldim, yağmuru düşümde gördüm Dudaklarıma serin serin değiverdi, alnımı bir aydınlık okşadı Sordum, kimsin? “MUHAMMED” deyiverdi, şahadetle nur indi
Yağmuru aldım, paylaştım Alpdım Alperen oldum, soyuma elverdim, soyuma yasamı verdim Rüzgarla koştu okları, nefesle yetti atları Yandım deyene vardılar, yetiş deyene yettiler Bir denizden bir denize, bir nehirden bir nehire at sürerek çoğaldılar
El aldım Selçuk atamdan, uzun yoldan geldim Malazgirt’te durdum. Ben Alparslan Han Bir kılıcım var belimde, bir kısrağım var altımda Ve dedilerki bir gün, demir dağı eritip Anadoluda yeniden kıvılcımlanan ateşi söndürmek istemişler Kor çeliğe su vermek gerekmiş, çünkü kalkanlar çiçekten örülmemiş
Selçuk atam hediyesi, Ertuğrul babam emaneti Domaniç yaylağıma gelin, Söğüt kışlağıma gelin Meğerki saraylar kurdunuz, meğerki şaraplar içtiniz Meğerki atlaslar giydiniz, kan rengi yüzükler taktınız Altın kabzalar kuşandınız Anadolu çilesinden Ki biz, Kayı Beyleri Oğuzun Anadolu’nun, toprak donumuzu giyeriz, demire su verir, çalarız çeliği mermer otağımıza Çün; biz var idik, çün biz varız
Ben Ertuğrul oğlu Osman Anadolu beylerinin beyi Osman… hele gelin Devleti ebedi müddet Sonsuza kadar adalet, sonsuza kadar devlet, sonsuza kadar hürriyet, sonsuza kadar millet
Sancağa hilali nakşeden kim, denize karadan yürüyen kim? Alevi semadan düşüren kim, çağ açıp çağ kapayan
Toy kurup tuğlar diken, fethedip İstanbul’u Osmanlı kılan Türk kılan kim? Açtığımız kapı bize muştulanmıştır, kilidi kıran ele kutlular olsun O el nerdedir O el toplarımızla dövdüğümüz hisarda, hisarın kana boyanmış enkazında Hala sımsıkı tutar kılıcı, şahadet tebessümü dudaklarına Armağan olsun elin sahibine, Ulubatlı Hasan’ı veren Anadolu’ya Çün İstanbul onundur artık Bu kapıdan yürüsün güneşe, bu kapıdan yürüsün geleceğe Batıdan doğuya, doğudan batıya İlmimizle geldik ilmimizle, inancımızla geldik inancımızla Kanunumuzla geldik kanunumuzla, adımızla geldik adımızla yaşayalım
Atam Oğuzun oğulları durup oturmadı, güneşi sırtlanıp batıya yürüdüler Serin rüzgarı göğüsleyip, kuzeye yürüdüler, suyun kokusunu alıp güneye yürüdüler Vedalaştıkları yerde sözcüler bıraktılar, tarihe tanık bekçiler bıraktılar Dört yöne tanıklar bıraktık Gün geldi dört yönden kuşatıldık Can evimizden vurmaktı niyetleri, asırları hafızamızdan silmekti Şah damarında cenge tutuştuk Osmanlı’nın, tırnağımızla yırtıyorduk boğazımıza uzanan pençeleri Demir parmakları kırıp suya gömerken tarihe Mustafa Kemal adını yazdık
Atlılar… atlılar hiç uyumadılar, kara kalpaklarını alınlarına düşürdüler Yolun sonuna baktılar, gördüler Arkadaşlarını yol üstünde bir ağacın yamacına, kardaşlarını buz tutmuş siperlerde Çocuklarını öfke yutmuş düşman elinde, analarını iki elleri Allah’a açılmış bıraktılar Babalarıyla zaten cephede helalleştilerdi Hiç ağlamadılar, hiç uyumadılar Bir soğuktan gözleri yaşardı, bir de alevli güneşten And içmişlerdi Titrek elleriyle Sevr’e gidip, kelle kurtarmak için imza atanlara Zavallı canı için ata yurdunu İngiliz’e, Yunan’a, Fransız’a, İtalyan’a peşkeş çekenlere Utanmadan dönüp gelenlere hesap sormaya and içmişlerdi
Rütbelerini İstanbul’da bıraktılar, artık Mustafa Kemal’in ordusuydular Türkün ordusuydular… Değil mi ki son kurşunu kuşaklarına sokup, kurşunu yoksa yabasını sırtlayıp, orağını tırpanını bileyip Kuvva oldular, artık halkın ordusuydular, Ankara’nın ordusuydular Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ordusuydular Rütbelerini Başkomutandan aldılar
Ve dediler ki “Bir gün dönüp geriye baktığında meçhul gölgeler görmeyeceksin. Yol yürünmüş ayak izlerin kalmıştır”
Kurdun gölgesi batıya uzandığında ayağında zincir yüklü soydaşımı anlattım oğluma Diline pranga vurulmuş ozanların türküsü için hayır diledim Manas’ı çığırırken niye ağlıyorlar anlattım gücüm yettiğince Ergenekon niye yasak, bir bir anlattım oralarda Başkomutanımın özgürlük aşkıyla hatırladım ata topraklarımı Toprak, Kızıl Elmaya uyandığında dile gelip konuştu Bir ağaca özsu verdim dedi dallarına sızdırdım Sızan özün kokusundan tanışasınız diye Binlerce yıllık birlikte, birkaç günlük ayrılık nedir ki ? Bir ağacın yaprağı sararıp dökülse de dibine düşer Bir ağacın yapraklarıyız biz, yazı kışı birlikte yaşadık, birlikte yaşarız
Ve dediler ki köşe başlarındaki pusular güneş altındadır Yol arkadaşlarından geride kalanlar da olacak, hala ayaklarına dolananlar da Batıya çıkan yolu yürüyüp gelen sensin, kuzeyde üşüyen, güneyde terleyen sensin Doğudan yürüyüp gelen de sen değil miydin ? Geldiğin yolda senin için işaretler var Şimdi daha hızlı yürümelisin Yorulana bakıp üzülme, yoluna çıkana bakıp umudunu yitirme Bugüne kadar her şey yazıldı, şimdi sen yazıyorsun Tarihi En büyük Türk’le, Atatürk’le yazıyorsun Ve dedi ki “Tarih yazmak tarih yapmak kadar önemlidir”
Seslendirme Sanatçısı Ayhan Kahya, Transformers filminde, Optimus Prime, Matrix' de Morpheus ve Akıl Oyunları' nda Parcher gibi pek çok karakterin seslendirmesini yapmıştır. Ayrıca Aynadaki Düşman dizisinin fragmanını seslendirmiştir.
Aynadaki Düşman Tanıtım Metni
29 Ekim 1923 Kurtuluş Savaşı’nın ardından Mustafa Kemal Atatürk küllerinden doğan bir devleti dünyaya ilan etti; Türkiye Cumhuriyeti. Zor geçen yıllardan sonra çok partili demokratik hayata geçişle iktidara gelen Adnan Menderes 1958 yılında Irak, Pakistan ve İngiltere’nin katılımıyla Bağdat Paktı’nı oluşturdu. Yunanistan başbakanı Karamanlis’le Kıbrıs’ta Birleşik Devlet’in niteliği konusunda 5 Şubat 1959′da anlaşmıştı. Menderes çok kritik iki karar almıştı, son toplantı için Cenevre’ye giderken 17 Şubat 1959′da Londra yakınlarında uçağı düştü ve sağ kurtuldu. 1961 yılında 27 Mayıs darbecileri tarafından idam edildiğinde Bağdat Paktı dağılmış, Kıbrıs meselesiyse tekrar çözümsüzlüğe gömülmüştü.
Menderes’in misyonuyla yola çıktığı söylenen AP’nin genel başkanı emekli Org. Ragıp Gümüşbala bir otel odasında ölü bulundu! Adalet Parti’de Demirel’li yıllar başladı. (Kukla) Buraya Dikkat: Menderes ailesinin bütün isimleri şüpheli ölüm ve kazalarla siyaset sahnesinden silindi.
23 Kasım 1970 yılında Türkiye Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Brüksel anlaşmasını imzaladı. Ankara anlaşmasının devamı niteliğindeki bu adım Avrupa sürecini sağlamlaştırtırmıştı. 12 Mart muhtırasıyla 1971′de hükümeti düşüren darbe süreci olmasaydı, Brüksel anlaşmasına göre Türkiye 22 yıl sonra “Ortak Pazar” yani Avrupa Birliği’ne tam üye olacaktı!
Şiddetin bütün yurda yayıldığı günlerde, 1 Mayıs 1977′de Taksim meydanındaki olaylarda kimliği belirsiz kişilerin açtığı ateşle 36 kişi can verdi.
7 Mayıs 1977′de Bülent Ecevit “Kontrgerilla hareket halindedir. 1 Mayıs’ta parmağı vardır” dedi. 29 Mayıs 1977′de Ecevit İzmir Çiğlide, Türkiye’de sadece 3 tane olduğu belirlenen özel bir silahla yakınındaki polis tarafından suikaste uğramasına rağmen sağ kurtuldu!
24 Mayıs 1978′de Türkiye’de kontrgerillayı ilk kez dava konusu yapan savcı Doğan Öz, Ankara’da öldürüldü.
12 Eylül 1980 darbesi “Şartların olgunlaşmasını bekledik.” diyen Kenan Evren komutasında gerçekleştirildi. Darbeyi yapanların önünde birçok sorun varken darbeden hemen sonra 20 Ekim’de Türkiye vetosunu kaldırarak Yunanistan’ın Nato’ya dönüşüne izin verdi.
Büyük bir değişimin öncülüğüne soyunan Başbakan Turgut Özal, 1988′de genel başkanın belirleneceği olağan kongre sırasında uğradığı suikastten yaralı olarak kurtuldu. Suikastçi yıllar sonra “Herşeyi vatan için yaptım.” diyecekti. 1993′te Orta Asya gezisinden hemen sonra vefat eden Özal’ın ailesi ise yıllar sonra zehirlenerek öldüğü konusundaki şüphelerini açıkladı.
Aynı yıl terör, devlet, mafya ilişkilerine odaklanan ve gizli belgelere ulaştığı söylenen gazeteci Uğur Mumcu bombalı bir suikaste kurban gitti. Olayın faillerinin derin devlet tarafından himaye edildiği iddiaları ortaya atılacak. bir devlet görevlisi “Bu tuğlayı çekersek, duvar üstümüze yıkılır.” itirafında bulunacaktı.
2 Temmuz 1993 yılında 37 kişinin can vermesiyle sonuçlanan Sivas olayları, alevi – sünni gerginliğini alevlendirdi. Bu olaydan tam 3 gün sonra 5 Temmuz 1993′te bu sefer Erzincan’ın sünni Başbağlar köyü kana bulandı ve 29 kişi katledildi. İnançlar üzerinden bir iç savaş provakasyonu yaşanıyordu.
1993′te tam gerçekleştirilemeyen oyun 12 Mart 1995 de Gazi mahallesinde sahneye konulacaktı. Silahların bırakılmasının konuşulduğu günlerde, 33 erin katledilmesiyle, Sabancı suikasti gibi iş dünyasında şüphe uyandıran cinayetlerle Güneydoğu’daki kardeşlik ve bütünlük yanlısı kanaat önderlerini eşi görülmemiş yöntemlerle ortadan kaldıran yeni bir Hizbullah yapılanmasıyla, Türkiye kan kaybetti. Özal’la başlayan dünya aktörü olma rüyası zamansız bir şekilde sona ererken, Türkiye tekrar kendi içine kapanacak ve iç gerilimleriyle enerjisini tüketecekti.
1996 yılında, bir otomobil kazasıyla ortaya çıkan Susurluk skandalıyla devlet, mafya, siyaset üçgeninde derin devlet yapılanması ve faili meçhuller tartışılmaya başlandı. Hiçbirşey eskisi gibi olmayacak dendi. Ama teşkilat devredeydi.
1994 Refah Yol iktidarıyla, statükoyu sarsan bir yenilenme gerçekleşerek siyasi aritmetik değişmiş ancak güç dağılımında taşlar yerinden oynamamıştı. 28 Şubat 1997′de Refah Yol hükümetine karşı yürütülen ve aktörleri tarafından “Postmodern Darbe” olarak nitelenen 28 Şubat süreci demokrasiyi askıya aldı! Aynı anda yaşanan ekonomik istikrarsızlık ve yolsuzluklarla 20′yi aşkın banka 70 milyar dolarlık zararla batacaktı.
2001 ekonomik krizinin yaralarını sarmak için gönderilen süper bakan Kemal Derviş’in Dsp’yi bölerek yeni parti kurma hamlelerinin ardından Ecevit hükümeti dağıldı.
Adalet ve kalkınma partisi iktidara gelecek ve Avrupa Birliği sürecini hızlandıracak bir programla iş başı yapacaktı.
1 Mart 2003 tezkeresi reddedilmesiyle Türkiye’den tam destek bulamayan Amerika Irak’ı işgal etti. Siyasal ve ekonomik istikrar Türkiye’nin yeniden güç ve prestij kazanmasına imkan sağlayacaktı. Ancak Türkiye’nin 11 Eylül’ü gecikmedi. 15 Kasım 2003′te Sinagog, 20 Kasım 2003′te İngiliz konsolosluğu ve HSBC Bankalarına yönelik saldırılar, ahtapotun kolunun ne denli uzun olduğunu gösterecekti. Havaya yükselen sarı duman Türkiye’nin soluğunu kesecekti.
9 Kasım 2005 Şemdinli olayları, 5 Şubat 2006 Rahip Santaro cinayeti, 5 Mayıs 2006 Cumhuriyet gazetesine bombalı saldırı, 17 Mayıs 2006 Danıştay saldırısı, 19 Ocak 2007 Hrant Dink suikasti ve 9 Temmuz 2008 ABD Başkonsolosluğu saldırıları teşkilatın ayak sesleridir.
Vatan adına öldürecek, vatan adına güç sahibi olacaklardı… Bu kez mutlu sonlarını yazamadılar. Türkiye Cumhuriyeti anayasal hükümetini devirmek ve demokratik dünyadan koparmak amacını güden, devlet içine kümelenmiş illegal bir yapılanmaya karşı operasyonlar başlatılacaktı.
Her dönemde büyük oyun, küresel iktidar savaşlarının hedefinde olan Türkiye kökleri geçmişin karanlığına gömülmüş, kendini bu toprakların kurtarıcısı ve sahibi sanan, hayali vatanseverlerin tutsağı olmaktan kurtulmaya çalışıyor. Bu ülke maskelenmiş yüzleri, kirli ilişkileri, faili meçhulleri çözmeden özgür olamayacak! Türkiye, vicdanıyla, tarihiyle, ezberleriyle yüzleşiyor. Aynadaki düşmanla son kozunu paylaşıyor.
1952 yılında İstanbul' da doğan sanatçı, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi' nden mezun oldu. Bir süre özel sektörde yönetici ve Ankara Ticaret Odası'nda Dış Ticaret Şefi olarak görev yaptı. 1983 yılından bu yana, meslek olarak seçtiği seslendirme sanatçılığı dışında bir işle uğraşmadı. Seslendirme Sanatı adlı kitabın yazarı.
“Uçurtmalarımızın tellere takıldığı zamanlar;
Çocukluğumuzun tellerde kaldığı günler yani.
Gittiğimiz kapılardan eli boş,
Gözleri dolu döndüğümüz yıllardı.
Racon bilmezdik.
Ödül törenlerinde adımız geçmedi.
Çekilişlerden yana bahtımız kapalıydı ezelden.
Şehir yüzümüze bile bakmadı.
Oysa cebimizde şiirlerle gitmiştik.”
Hayatımın bir yerinde; 28. yılımda, askerde, böyle dedim biyografim için; ilk kitabımı yazarken...
“Hayatta dikili ağacı, çekili klipi, yazılı kitabı, çıkarılı kaseti, alını cep no’su olmayan...” diye tanımlamıştım bir radyo programında; daha da önce...
Sonra: “1973 Konya doğumluyum. Bitirilen Okul-Yapılan İş Bağlantısızları Grubunun ve Branşını Bırakıp Sevdiği İşi Yapanlar Konsorsiyumunun 10 yıldır mensubuyum. Babamın memuriyeti dolayısıyla olmasa da, mesleğim açısından Anadolu haritasında 9 yıldır çizdiğim yayı tamamlayarak İstanbul’da Haber dairesi çalışanı oldum.” diye yazmalarını söyledim, İstanbul’da; çalıştığım şirketin web’ine...
Biyografimi özetlerken şimdi de: “30 yaşında sonra; evlenebilmiş, cep telefonu ve kredi kartı sahibi olabilmiş, henüz B ehliyeti olmayan biri” olarak tanımlıyorum.
Bu dört tanımlamadan “hayata geç kalmış biri”ni çıkarmak mümkün.
El içine çıkacak, eli yüzü düzgün bir biyografim olmadı, sayılarla aram limoni olduğu için, tarihlerle süslü teknik bir özgeçmiş yazamadım. Bu yüzden biraz kırpık, belki de makaslanmış konjonktürel bir biyografi denemesi yapmayı yeğledim.
1973 yılında Konya’nın Ilgın İlçesinin Göstere (Haritada ‘Köstere’ olarak geçiyor) köyünde doğmuşum. Bu dünyada bir yer kapladığımı ilk olarak Seydişehir’de fark ettim. Babam Seydişehir Alüminyum Tesislerinde işçi olarak çalışıyordu.
İlkokul orta ve lise öğrenimimi bu ilçede tamamladım. İlkokulda her Türk çocuğu gibi pilot olmayı istedim, ortaokulda öğretmen, Lisede hattat, yazar, tiyatrocu, radyocu ve televizyoncu olmayı birlikte istedim. İki yıl dershanelerde takılarak, yazılınca iki satır süren; Atatürk Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Tıbbi Laboratuar bölümümü tutturdum. Bu okulda yapılacak işler beni kesmedi. Çünkü her gün aynı işi yapıyor, hiçbir yeni şey üretmemize imkân verilmiyordu. Yurt’un suyunu mikroskop altında inceleyip bateriler keşfetmeye çalışırken, asistanlar veya odacı/hizmetli kadrosundan işe başlayıp sonradan laborant/fahri Parazitolog olmuş kişilerce, boğaz kültürü almada kullanılan çöplerin ucuna pamuk sarmaya götürülüyordum. Bu defa, büyüyünce ne olmayı isterim sorusuna başka bir cevap aradım. Okul sağlıkla ilgiliydi, biraz da anlıyordum bu işlerden, bari sıkı çalışıp Tıp Fakültesine gireyim dedim, yani doktor olmaya karar vermiştim.
Okulum sağlıkla ilgili olduğu için doktor olmayı istedim.
Bizim okul Tıp’la iç içeydi, biz aşağı yukarı aynı dersleri alıyor, aynı laboratuarlara gidiyorduk, amma onların fiyakası bir başka oluyordu. Sınava hazırlık kitabı alıp çalışmaya başladım, bir konu çalıştım ve test çözdüm. Sonuçlara baktım, doktor olma kararından vazgeçmem 20 dakikayı bulmamıştı. Okul sonlarına doğru arkadaşlarla kültür sanat faaliyetlerini artırmıştık, sanat adamı olma damarım yeniden kabardı.
Bir gün okul bitti.
Başlarda cilalı sözlerle bize vaat edilen iş imkânlarından hiçbirine sahip olamayacağımızı anlamıştım. İki yıldır ailemden ayrıydım. Tekrar memleketime dönmem, bütün hayallerimin bitmesi anlamına gelirdi...
Kendimi bir yerel radyonun demir kapılı kapısında buldum. Kapıyı açan çocuğa, yetkili birini sordum, yetkili elindeki, el yazısıyla yazılmış reklâm metnini verdi “oku” dedi, okudum. “Yarın gel başla” dedi. 1994 senesiydi galiba Erzurum’da radyoculuğa başladım.
Bitirilen okul Yapılan iş bağlantısızları grubuna fahri üye olmuştum. Bir buçuk ay orada çalıştıktan sonra okuldan tanıdığım arkadaşlarımın tavsiyesiyle Malatya’da aynı sektörde çalışmaya başladım, sonra yine aynı yolla Gaziantep’te aynı sektörde çalıştım, sonra farklı bir sebeple memleketime döndüm.
Babam Seydişehir EAT’den emekli olmuş ve ailem Konya’ya taşınmıştı. Konya’da da aynı sektörde çalıştım. Bu bahsettiğim illerde Erzurum hariç 3’er yıl kaldım. Erzurum’da kalma yılım sadece iki idi. Onunda bir şekilde üçe tamamlanması gerekiyordu. Askerlikle o görevi de tamamladım.
Şimdi İstanbul’dayım işte.
Radyoculuğun ilk aylarından beri hep İstanbul’da olmayı istedim. İstanbul, bana geniş bir Anadolu parabolü çizdikten sonra nasip oldu. Yazının başındaki tanımlamaların bu özgeçmişle bağlantısını kuramamış olabilirsiniz. Radyo günleri linklerinden ulaşacağınız sayfalara göz atarsanız anlayacaksınız.
Bu parabol kocaman anı, tecrübeler ve dostlarla dolu...
Payidar Tüfekçioğlu, (d. 1962), Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, seslendirme sanatçısı
Tiyatro sanatçısı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi tiyatro bölümü mezunu. Konservatuvar eğitiminden sonra Devlet Tiyatroları'nda çalışmaya başlamıştır. Bursa Devlet Tiyatrosu, Antalya Devlet Tiyatrosu ve İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda çalışmıştır. 2009'da İstanbul Devlet Tiyatrosu'ndan emekli olmuştur.
Payidar Tüfekçioğlu' nun sesinden Ali Adnan Belgeseli
Alp Buğdaycı, 21 Temmuz 1964’de doğdu. Halep'ten Antep'e göçeden ve sonra Diyarbakır'a yerleşen bir ailenin ikinci çocuğudur. İlk ve ortaöğrenimini Türkiye’nin değişik şehirlerinde tamamladı. 1980’de ailesiyle İstanbul’a geldi. 1981’de, haftalık müzik dergisi HEY’de muhabirliğe başladı. Haydarpaşa Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümü'nden mezun oldu. Marmara Ünv. İşletme, İ.Ü. Sanat Tarihi ve Marmara Basın-Yayın'ı bitiremedi ve bu okullardan atıldı.
1982-1985’de Ulusal Basın Ajansı’nda (UBA), United Press International'da (UPI), Türk Haberler Ajansı’nda (THA), Ekonomi, Belediye, İçpolitika ve Adliye muhabirliği yaptı. 1986’da haftalık YeniGündem dergisinde röportajlar yazdı. Edebiyat Dostları dergisinde, 'Korkmaz Sönmez' müstear adıyla yazdı. 1987’de haftalık GölgeAdam gazetesinde Gençlik Sayfası hazırladı 1988'de günlük Söz gazetesi Kültür-Sanat sayfasında kitap eleştirileri kaleme aldı. Aynı yıllarda, aç ve işsiz kaldıkça anketörlük yaparak Anadolu'yu gezdi.
1989’da sınav yoluyla TRT’ye “Redaktör Spiker” olarak girdi ve gazetecilik mesleğine, sesi ve seslendirmeyi de ekleyerek devam etti. TRT radyolarında spikerlik yaptı. TRT1'de yayınlanan Gökkuşağı programını hazırladı ve sundu. Diyarbakır radyosuna sürgüne gönderildi.
Özel televizyonların ilk haber spikerlerinden biriydi. Televizyonu bırakıp Sinema-Tiyatro-Edebiyat çalışmalarına ağırlık verdi. 1992-1995 arasında, Tekand Studio'da oyuncu olarak bulundu.1996’da yayınladığı “Kan Sıcak Akacak” romanı, yayımından 1 hafta sonra, “halkın ar ve haya duygularını rencide ettiği” gerekçesiyle yasaklandı; 6 ay hapis cezasına çarptırıldı; cezası, “aynı suçu yeniden işlememek”, yani metni yayınlamamak kaydıyla, paraya çevrildi. İzleyen yıllarda yazdığı kitapları basacak bir yayınevi bulamadı. Hayatını reklam ve tanıtım metinleri yazarak ve dublaj yaparak kazandı.
2002-2005 yıllarında, seyahat ve kültür dergisi ATLAS’ta yazılar yazdı; bu dergi için, Romanya, Bulgaristan, İran, Hollanda, Almanya, Ukrayna gibi ülkelere ve Türkiye’nin başta dağları olmak üzere birçok bölgesine uzun yolculuklar yaptı. Bütün bu yıllar içinde, değişik dergi ve gazetelerde, röportaj, makale ve denemeler yayınladı.
Buğdaycı, 2001 yılında spikerlik mesleğine geri döndü. Ama bu kez ekranda değil, mikrofonda. Seslendirme Sanatçısı olarak sürdürdüğü meslek hayatı boyunca sayısız belgesel, reklam, tanıtım ve TV programı seslendirdi. Yönetmenliğini yaptığı, 2007 tarihli “Şehrin Arka Yüzü: Tarlabaşı” belgeseli, İZ TV'de ekrana geldi.
Sitede Sacit Onan' ın biyografisine, fotoğraflarına ve belgesel seslendirmelerine yer verilmiş. Ayrıca reklam klip ve şiir seslendirmelerinden örnekler bulunuyor.
Siteden Alıntıdır: Özgeçmiş1945 yılında İstanbul Rumelihisarı'nda doğdu. 12 yaşına kadar babasının devlet görevlisi olması sebebiyle Anadolu'nun doğusundan batısına çok çeşitli ilçe ve kentlerini dolaştı. Sanat hayatı, 1962 yılında tiyatro ve sinema çalışmalarıyla başladı. İstanbul Şehir Tiyatrosu aktör ve yönetmenlerinden merhum Sami Ayanoğlu'nun gözetiminde dublaj sanatçısı olarak ilk filmini seslendirdi. 4 yıl Türk Sineması'nda yönetmen asistanlığı ve özel tiyatro oyunculuğu yaptı.
1971 yılında açılan sınavı kazanarak TRT'de kadrolu spiker ve redaktör olarak görev aldı. O yılların yabancı belgesellerinden; Savaşan Dünya, Kaptan Cousteau ve İpek Yolu, yerli yapımlardan ise; Toprak ve İnsan, Keçenin Teri, Fırat'ın Türküsü, Su ile Gelen Kültür, Karadeniz' den Çeşitlemeler isimli yapıtlara ses verdi. Kır Yoksullarının Türküsü, Madenlerin Devletleştirilmesi, Balyanın Taşı Toprağı Kurşun ve Güney Antalya Projesi - Yasak Deniz gibi sosyal içerikli belgesellerde ise hem seslendiren hem de yönetmen olarak çalıştı.
1975 ve 1991 yıllarında, siyasi propaganda filmlerinin ( CHP- Ecevit Belgeseli, DYP, ANAP, Refah Partisi ve yerel yönetimleri) yapım ve yönetmenliği ile birlikte seslendirme çalışmalarını üstlendi. Atlı İmar Bankası reklamları, Adabank, "Macit Beni Otomobillendir" sloganlı İmar Bankası reklamı, Refah Partisi - 91 Kampanyası, TeleOn tanıtımları, AIDS - Sağlık Bakanlığı "Sigarayı Bırakma Kampanyası", İttifak Holding (10. Yıl) gibi sayısız akıllara yazılmış ve başarılı reklama imza attı.
Bugüne kadar; reklam filmi yapım ve yönetmenliğinin yanı sıra reklam filmleri seslendirme çalışmalarını da yürüten Sacit ONAN, ilk kez profesyonel olarak "Yere Düşen Yıldızlar" adlı Filistin Şiirleri albümüne imza attı. Başarılı yönetmenlik ve seslendirme çalışmaları kariyerine şiir albümünü de eklemiş oldu. 2004 ile 2009 yılları arasında Radyo 7, Marmara FM, Show Radyo ve TV5'te Canlı Yayında "Su Tadında" isimli şiir programı ve yorumculuğunu yaptı. Ayrıca Bursa Olay TV'de "Su Tadında -Vaktin Darağacında Şiir-" programını hazırlayıp sunmuştur. Başta seslendirme olmak üzere çalışmalarına devam etmektedir. Sacit Onan, 2 kız çocuk babasıdır.
Sacit Onan 12 Kasım 2010 tarihinde geçirdiği ani kalp krizi sonucu aramızdan ayrılmıştır.
Yönetmenliğini yaptığı Filmler, Belgesel Çalışmalar ve Seslendirmeler:
(TRT'de yapılanlar)
Kır Yoksullarının Türküsü (Toprak Reformuyla ilgili)
Yasak Deniz (Güney Antalya Projesiyle ilgili)
Balya'nın Taşı Toprağı Kurşun
Kömür Karası Değil Yüz Karası (Madenlerin Devletleştirilmesi)
(Özel Yapımlar)
1975 Ecevit Belgeseli
1977 Cumhuriyet Halk Partisi Belgeseli
1991 Refah Partisi Seçim Kampanyası Televizyon Filmleri yapım ve yönetmenliği
1992 İmar Bankası "Macit Beni Otomobillendir" ve "Kır At Türkiye" Belgeselleri
1993 T.C. Sağlık Bakanlığı AIDS Kampanyası.
1993 T.C. Sağlık Bakanlığı Sigarayı Bırakma Kampanyası
1995 - 2009 yılları arasında 500 kadar Reklam Filmi
2006 T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı'na Sinop ve Samsun Belgeselleri Yapımı
2006 Gülümse Taş Duvar Belgesel Şiir Klibi
2008 ve 2009 Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel ve Yerel Seçimler Kampanya Filmleri yapım ve yönetmenliği.
(Seslendirdiği Yapımlar)
Toplamda 10.000'e yakın Belgesel, Tanıtım ve Reklam filmi
-İpek Yolu
-Savaşan Dünya
-Kaptan Cousteau
(Kişisel Yapımlar)
2004 ile 2009 yılları arasında Radyo 7, Marmara FM, Show Radyo ve TV5'te Canlı Yayında "Su Tadında" isimli şiir programı ve yorumculuğunu yaptı. Ayrıca Bursa Olay TV'de "Su Tadında -Vaktin Darağacında Şiir-" programını hazırlayıp sunmuştur.
Sinema filmleri, diziler, çizgi filmler, film fragmanları, belgeseller ve daha pek çok konuda seslendirmeler yapan Oğuz Toydemir ile ilgili detaylı bilgilere ve örnek seslendirmelere web sitesinden ulaşabilirsiniz. http://www.oguztoydemir.blogspot.com/
Web Sitesinden Alıntıdır;
Kimdir Kadir Özübek? Eskişehir doğumlu Türkiye'nin ilk özel radyocularından (93) ;Süper fm günlerinde yaptığı Ayışığı adlı radyo programıyla devam eden mesleki kariyeri 2000 yılında İlk sinema filmleri olan Hababam sınıfı serileri ve dublaj sanatına başlamasıyla tamamen profesyonelleşti...
Herkese sevgiler kısaca şöyle anlatayım. Çocukluğumda Mahalle arasındaki maçlarda, arkadaşlarıma kıyasla güçlü olan sesimle rakip takımın sesini bastırmak dışında, vaktimin önemli bir kısmını, Eskişehir'de TRT seyrederek ve dinleyerek geçirdim… Mesleğimizin büyüklerini dinleyerek, onların seslerinden, vurgularından, seslerindeki düşüncelerden ve duygulardan –farketmeden etkilenmiş biri olarak, günün birinde kendimi yeni açılmış bir radyonun kapısında buldum. Özel radyoculuk tarihindeki çoğu “radyocu” gibi, radyo benim için televizyona geçmek adına kullanılan bir kapı değildi. Geçen yıllar içerisinde radyolarda müzik çoğalınca, ben seslendirme dünyasında mutlu olacağımı gördüm. ve 2000 yılında Dublaj sanatına başladım Bu işe başlarken, Erol Günaydın gibi büyük bir üstattan bayrağı devralacağımı, çocukluk kahramanlarımdan olan Ayı Yogi'yi seslendireceğimi nasıl hayal edebilirdim.
Number One Voice-over -Walt Disney fragmanları ve Okuduğum reklamlar dışında ;
Ayı yogi ve Freddy Krueger başta olamak üzere ;Jamie Foxx, Forest Whitaker, John Goodman, Marlon Brando, Gene Hackmen, Robert De Niro, Benicio Del Toro, Danny De Vito, Tobin Bell, Anthony Anderson, M.C Gainey gibi bir çok Aktöre ses veriyor ve duygularına Tercüman oluyorum :)
Seslendirme Sanatçısı Pelin Bayrak. Belgesel, masal ve reklam seslendirmelerinden, SMS seslendirmeye kadar pek çok konuda çalışmaları bulunan Pelin Bayrak ile ilgili daha geniş bilgiye web sitesinden ulaşabilirsiniz. http://www.pelinbayrak.com/seslendirme_hizmetleri.asp
Biyografisi:
Haber Spikeri, Televizyon Muhabiri, Dublaj ve Seslendirme Sanatçısı Yusuf Baykal Bozkurt, 20 Mayıs 1982'de Malatya'da doğdu.
1995’te TRT’de; Richy Rich, Afacan Deniz, Jetgiller, Ayı yogi, Bugs Bunny ve Şirinler gibi birçok çizgi filmde seslendirme yaparak medya sektörüne adım attı. Eğitiminin yanı sıra radyo programcılığı ve dublaj sanatçılığı yaparak TRT Haber Merkezi’nde stajyer muhabir olarak çalıştı.
1995’ten itibaren sayısız radyo frekansında çocuk programı yaptı. TGRT Haber Merkezi’nde ve TGRT FM’de perfore haber spikeri olarak görev aldı.
850 radyoya saat başı haber okuyarak Türkiye çapında tanınmış bir sese sahip oldu. ATV Haber Merkezi’nde bir dönem perfore haber spikeri, editör ve muhabir olarak görev aldı.
BBC'de Türkçe haber ve Türkçe dublaj spikerliği yaptı. T.C Başbakanlık Kurumsal seslendirme sanatçısıdır.
Yeni Şafak Gazetesinin TVNET adlı haber televizyonun da Gece Spikeri olarak haber sundu.
Çocuklar Duymasın, Kurtlar Vadisi, Süper Baba, Evde Tek Başına 1-2, Vanilla Sky, 007 James Bond, Gemide İsyan - The Bounty, Underground, Interview with the, Vampire(Vampirle Görüşme), APerfect World(Kusursuz Dünya), A Father For Brittany, Cesur Yürek, Kapan (Trapped), Problem Child-Problem Çocuk, Taxi 2, Asterix Sezar'a Karşı, Police Academy, Perili Ev - The Haunting, Büyükanne kuralları, 6 Gün 7 Gece, Ransom(Fidye), Kuşatma - The Siege, Hazine Avcıları, Fantastik Dörtlü, Şeytanın Avukatı, The Matrix, Corelli'nin Mandolini, Prens ve Ben, Dünyalar Savaşı, Samuray'ın Gözyaşları, Kusursuz Fırtına, Özel Tim, Mr. Brooks gibi birçok yabancı ve Türkçe orijinal dizi, sinema filmlerinde dublaj yaptı.
Ayrıca sesini birçok reklam kampanyasında kullandı; Volkswagen, Permatik, Bellona, Atiker, Toto, Citroen, Lipton, Baymak…
2000 yılında Genç Gazeteciler Yarışması Üçüncülük Ödülü, 2003 yılında ODTÜ Grubu 2000’li Yılların Altın Adamları Ödülü, 2004 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı En İyi Şiir Okuyan ve Yazan Dalında Birincilik Ödülü, 2004 yılında Frekans Dergisi Yılın Başarılı Haber Spikeri Ödülü, 2006 yılında Gazeteciler Derneği Yılın Genç Haber Spikeri Ödülü’nün sahibi olan Yusuf Baykal Bozkurt, Gölgeler Diyarında Aşk, Ben Ben miyim?, Yalnızlık..! Gibi kitapların yazarıdır. Ayrıca; Gölgeler Diyarı adlı şiir albümüne sahiptir.
Kariyerine Seslendirme, Dublaj ve Haber Spikerliği yaparak devam etmektedir.
Şimdilerde Cine5'teki Ana Haber spikerliği görevinin yanı sıra Mürekkep Diksiyon Akademisinin Kurucusu ve Eğitmenidir.
Seslendirme sanatçısı Harun Can 'ın web sitesi. Film ve reklam seslendirmesi yapan Harun Can ile ilgili çeşitli bilgilere ve seslendirme örneklerine, web sitesinden ulaşabilirsiniz. http://haruncan.com/wp/category/seslendirme-isler/page/3/
Can Atilla' nın müziği eşliğinde, Rüştü Asyalı' dan Muhibbi şiiri
senin gamın, derdin bu gece güçsüz candan geçti gitti.
gözyaşlarıma bak.
yeryüzünü ve gökyüzünü doldurdu şimdi.
kimsesizim, hali perişanım, kalakalmışım.
aşığım, sabırsızım ve acılar içindeyim.
o yürüyen servinin, sevgilimin ayrılığından, ayağı toprağa bağlı bir çam gibi kalmışım şimdi.
aşk derdim için ne söyleyeyim ki, söylemek, anlatmak mümkün değil.
ey doktor bir çare bul bana, çünkü gönül derdi bu canı aştı geçti.
ey ay yüzlü sevgilim, senin aşkınla dertli oldum, ne yapayım.
kendi kendime bu bela içine düştüm, ne yapayım.
ey eziyet eden sevgili, senin elinde muhibbi gibi akşam sabah kıyamete kadar feryat ediyorum.
İstanbul' da bulunan, Hakan Öztürk Medya Eğitim Merkezi' nin web sitesinde, başta spikerlik olmak üzere seslendirme, diksiyon ve diğer tüm eğitimler hakkında bilgilere ulaşabilirsiniz. Sitede yer alan ve öğrencilerin gerçekleştirdiği demo kayıtlarına göz atmakta fayda var. Ayrıca kursu farklı kılan "Uygulama Televizyonu" ve "Uygulama Radyosu" da sitede yer verilen ilgi çekici diğer başlıklar.
Başarılı spikerlerden Cem Öğretir' in sunduğu ATV Ana Haber arşivine http://webtv.atv.com.tr/webtv/program/ana_haber adresinden ulaşabilirsiniz. Etkili konuşma ve diksiyon konusunda çeşitli seminerler de veren Cem Öğretir, bu konuda kendisini geliştirmek isteyenler için takip edilmesi gereken bir isim.
Sakarya Üniversitesi' nde düzenlenen, "Etkili Konuşma ve Diksiyon Semineri" nde, Cem Öğretirin yaptığı giriş konuşmasından bir bölüm. Bahsettiği şey oldukça çarpıcı ve akılda kalıcı olmuş :)
http://www.dublajcilar.com sitesinde seslendirme konusuyla ilgili faydalı bilgilere ulaşabilirsiniz. Özellikle "Ustalarla Ropörtajlar" bölümüne göz atmanızı tavsiye ederim.
http://www.spikerlik.org/spiker/yazi.html adresinden spikerlik eğitimi alanlar için faydalı bir uygulamaya ulaşabilirsiniz. Dilediğiniz metni, ekrandaki kutuya ekledikten sonra başlat butonuna tıklayarak promter uygulamasını aktif hale getiriyorsunuz. Hız arttırma/azaltma, başa dönme gibi kontrol düğmelerinin bulunduğu uygulama oldukça kullanışlı.
Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji ve Eğitim Laboratuvarı (GETEM), sunduğu dijital kütüphanecilik hizmeti ile görme engellileri sesli kitaplarla buluşturuyor.
Seslendirme eğitimine kimler katılıyor, bu işe gönül verenler hangi aşamaları izlediler? Genel bir bilgilendirmenin yer aldığı bu ropörtajı izlemenizi tavsiye ederim. Ayrıca; Brad Pitt, Tom Cruise, Kevin Costner gibi ünlülerin seslendirmesini yapan Sungun Babacan ile yapılan küçük bir söyleşi de bu video içerisinde yer alıyor.
www.seslendirme.org sitesinde, seslendirme konusuna ilgi duyanlara yönelik oldukça yararlı bilgiler mevcut. Seslendirme sanatçıları, belgesel seslendirme, çizgi film seslendirme gibi konularda bilgiler bulabilirsiniz.